DERNEĞİMİZİN KURUCUSU SAYIN PERİHAN BALCI VE BABASI OPR. DR. HÜSEYİN HÜSNÜ PAŞA

DERNEĞİMİZİN KURUCUSU SAYIN PERİHAN BALCI VE BABASI OPR. DR. HÜSEYİN HÜSNÜ PAŞA’NIN DEĞERLİ ANISI ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLEREK….
Y. MİMAR & ÖĞR. GÖR.
UĞUR DENİZ SÖKMEN.

OPR. DR. HÜSEYİN HÜSNÜ PAŞA (ÖNCÜ)

1883-1930

19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başı. Bir imparatorluğun dağıldığı zor zamanlar. Bu zor zamanlarda Operatör Doktor olarak Tıbbiye’den mezun olan genç bir zabit, öyle bir tabip olacaktır ki, Mustafa Kemal onu tanıdıktan sonra yanından hiç ayırmak istemeyecektir. Ta ki 1930’da bir yemekte zehirlenme teşhisiyle 47 yaşında gözlerini hayata yumana kadar.

Bu kıymetli tabip, 1976 yılında Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği’nin kurucusu olacak ve Dede Efendi Müze Evi’ni yaratacak olan Perihan Balcı Hanımefendi’nin babasıdır. Hüseyin Hüsnü Paşa, 1923 yılında doğan kızını sadece 7 sene görebilecektir.

Cumhuriyetin kuruluşunda büyük emeği geçen Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü Paşa’nın 47 yıllık ömrünün 17 yılı cephelerde geçmiştirGönüllü olarak katıldığı Trablusgarp’ta Mustafa Kemal ile tanışmış ve Arıburnu’nda, Anafartalar’da, Doğu Cephesi’nde ve 2. Ordu Komutanlığında hep yanında olmuştur.  Büyük Taarruz sırasında Afyon ve Adana hastanelerini tanzim ederek binlerce Türk askerinin yardımına koşmuştur.

Atatürk, Dr. Hüseyin Hüsnü Paşa’yı şöyle takdir eder:

‘’Hüseyin Bey gayet metin, muktedir, vazifeşinas, emsalsiz, gayyur ve muakkip bir askeri doktordur.’’

Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı olarak, Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü Paşa’nın savaş yıllarının ve Mustafa Kemal Atatürk ile olan dostluğunun anlatıldığı Prof. Dr. Metin Özata tarafından yazılan “Atatürk ve Hekimler” kitabından ilgili kısımları derleyerek siz değerli TÜRKEV dostlarına sunmayı bir borç biliyorum. Kitabı bana ulaştıran gazeteci-yazar Sn. Hüseyin Irmak’a gönülden teşekkürlerimle.

Derneğimizin kurucusu Sayın Perihan Balcı ve babası Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü Paşa’nın değerli anısı önünde saygıyla eğilerek….

Y. Mimar & Öğr. Gör.

Uğur Deniz Sökmen.

Atatürk’ün Sivaslı Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü’yle Tanışması. Trablusgarp:

Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü Paşa 1883 yılında Sivas’ın Kösedere Mahallesi’nde doğar. Babası jandarma İbrahim Efendi, annesi Münteha Hanımdır.  1901 yılında askeri tıbbiyeye girerek 16 Kasım 1907 tarihinde yüzbaşı rütbesiyle operatör olarak mezun olur. İlk tayin yeri Yemen olan  Dr. Hüseyin Hüsnü 3 Temmuz 1909’da Kolağalığına yükselir.

İtalyanların Trablusgarp’a saldırması üzerine Yemen’de Hudeyde Hastanesi operatörü olarak çalıştığı yerden Hilal-i Ahmer gönüllü grubu üyesi olarak yola çıkar. Süveyş’ten Kahire’ye oradan İskenderiye’ye geçer. Libya’nın çöl ve dağlarında yirmi beş gün süren, açlık ve susuzluk içinde geçen bir yolculuk sonrası Opr. Dr. Kolağası Hüseyin Hüsnü Derne’ye varır ve sonrasında Tomruk’ta bir seyyar hastane açarak hizmet vermeye başlar. Mustafa Kemal o sırada Derne Doğu Kuvvetleri komutanıdır.  Sivaslı Op. Dr. Hüseyin Hüsnü ile burada tanışırlar.  

Dr. Hüseyin Hüsnü Bey, Trablusgarp Savaşı sırasında bir günlük tutar. Kızı rahmetli Perihan Balcı’dan aldığım bilgiye göre bu günlük, GATA Tıp Tarihi Müzesindedir. Bir cep muhtırasışeklindeki günlük 54 küçük yapraktan ibaret olup 9 Teşrinisani 327 (Kasım 1911) -17 Temmuz 1328 (1912)  tarihleri arasında tutulmuştur. Tarihçi Necdet Sakaoğlu tarafından okunan ve bir kısmı yayınlanan bu günlükte şu notlar vardır: 

23 Kanunuevvel (Aralık) Cuma:
(….) “Soğuktan tepenin ortasına kurulmuş olan hastane çadırları vadiye indiriliyordu. İbrahim Bey’le burada çalışmamızı Enver Bey teklif etti. Burada Hilal-i Ahmer yerine doktor Münir Bey’le  eczacı Cevdet Efendi ve on hastabakıcı, bir katip ve bir hademe bulunuyordu. Alât ve edevat olarak mükemmel otuz beş yatak, sekiz çadır ve bir de ameliyat çadırı vardı. Hastahane karışıktı, intizam hiç yok. Tabela tutmak, tayinatı derece ile vermek gibi şeylere karar verdik.”

19 Ocak 1912 için: ‘’Operatör Ahmed Hilmi ve Doktor Hafız efendiler gündüz saat beşte Muhtelye’ye müteveccihen hareket ettiler.  Hava biraz yağmurlu idi.  Cevdet Bey de Tobruk’a gitti. Ziya Bey, Enver Bey’in yanında bulunan Şark Ordusu Kumandanı Mustafa Kemal Bey’in gözlerine bakmak üzere karargâhagitti.
Hastanede İbrahim Bey’le birlikte kaldık.  Akşam Şark Ordusu Kumandanı Mustafa Kemal Bey yatmak ve istirahat etmek üzere Münir Bey’le birlikte hastaneye geldiler. Biz doktorlar büyük çadıra nakil ettik. Bu esnada Urban’ın cem borusuna delalet eden ‘lu lu’ sedaları hepimizi… etti. Mumaileyhin ile birlikte yemek yedik. Yirmi yedi mecruh (yaralı) vardı’’.   

11 Çarşamba: (….) Şark kolu zabitanından Fuad ve Cevad efendilerle, Merkez Taburu yüzbaşısı Halim ve Ömer Naci Beyler hastaneye gelip Binbaşı Mustafa Kemal’le görüştüler. (Mustafa Kemal’in beş günden beri hastanede olduğu anlaşılıyor.)

25 Cumartesi: Bugün Enver ve Mustafa Kemal Beyler (…) hastanesine teşrif ve doktorlarla fotoğraf çıkarttık. İbrahim Bey ve Erkânıharp Yüzbaşısı Nuri Bey (Conker) yarın Bingazi’ye gidecekler.

8 Haziran (21 Haziran) Cuma: Kumandan Bey (Mustafa Kemal) hastaneye geldi. Gözlerinde … olduğunu söyledim. Süleyman Bey, İbrahim Bey’e söylemiş, rapor almasın demiş.

Bu notlarda da görüldüğü gibi Mustafa Kemal Trablusgarp Savaşı sırasında gözünden yaralanmış ve bir süre hastanede yatmıştır.  Buradaki tedaviyle gözleri tam olarak düzelemeyen Mustafa Kemal daha sonra Viyana’da bir göz doktoruna muayene olacaktır.

Hüseyin Hüsnü Bey, başhekimliğini yaptığı Tobruk’taki hastanenin malzemelerini 19 Haziran 1328 (1912) günü tabip operatör Yüzbaşı Abdulgafur Efendi’ye bir tutanakla teslim ederek 29 Haziran 328’de (1912) Trablusgarp’tan İstanbul’a döner. Dr. Hüseyin Hüsnü, Trablusgarp hizmetinden dolayı iki sene kıdem zammı ve dördüncü rütbeden Mecid-i Nişanı alır. İstanbul’da askeri prevantoryumunda ve Askeri Tıbbiye’de müzakereci tabip olarak çalışır.

Balkan Savaşları:

Sivaslı Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü (Öncü): Balkan Savaşı’nda sol cenah ordu sertabip muavini olarak görev yapar. Trablusgarp’tan döndükten sonra  bu defa Malkara, Çatalca ve Hadımköy’de askerlerin yaralarını sarmak için büyük bir görev aşkıyla çalışmaya baslar.  1329 (1913) yılında Dr. Hüseyin Hüsnü’nün tuttuğu cep muhtırası 22 küçük yaprak olup 1 Mart–30 Haziran 1329 (1913) tarihlerini kapsamaktadır. Tarihçi Necdet Sakaoğlu’nun okuduğu bu notların İkinci Balkan Harbi’yle ilgili olduğu ve özellikle Malkara Muharebesi’ne ait bilgiler verdiği saptanmıştır.

Bu defterden bazı alıntılar şöyledir.

29 Mayıs (11 Haziran) Çarşamba: ‘’Mahmut Şevket Paşa’nın katledildiği işitildi’’.

25 Haziran (7 Temmuz 1913): ‘’Teftiş: Enver Bey’le birlikte tayyare ile Kumburgaz’a geçtik. Geç vakit avdet ettik.

30 Haziran (13 Temmuz): ‘’Bu gece ileri harekete emir verilmiştir. Sabahleyin saat beşte yürünecektir’’. 

Hüseyin Hüsnü Bey, Balkan Harbi’nde gösterdiği başarılar nedeniyle bir sene kıdem zammı ve dördüncü rütbeden Mecid-i Nişanı ile ödüllendirilmiştir.  Dr. Hüseyin Hüsnü Bey,  aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen Balkan Savaşı sonunda bağlı olduğu komutanlığa başvurarak Yemen’den Trablusgarp’a giderken kendisine verilen yolluk parasının farkını geri vermek istemiş ve bu durum kabul edilerek maaşından kesilmiştir.

Birinci Dünya Harbi:

Hüseyin Hüsnü Bey Balkan Savaşı’ndan sonra Birinci Dünya Harbi’ne iştirak etmiş ve bu dönemde Üçüncü Ordu Cerrahi Müşavirliği görevinde bulunmuştur.

İngilizlerle yapılan Selman-ı Pak Savaşı’nda (Bağdat) Kolağası Hüseyin Hüsnü Bey Başhekimlik görevi yapmıştır. (1915)

16 Şubat 1916’da Erzurum Ruslar tarafından işgal edildiğinde bölgenin baştabibi 16. Kolordu baştabibi Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü Bey’dir

Atatürk’ün Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü ile Anafartalar’da tekrar beraber olması:

Mustafa Kemal, verilen emir üzerine 19. Tümen Komutanlığı’nı bırakıp aynı gece bin bir güçlükle Anafartalar Grubu’nu aramaya başlar ve onun başına geçer. Mustafa Kemal, yanına bir süvari subayı ve Trablusgarp Savaşı’nda tanıştığı ve çok sevdiği arkadaşı Dr. Hüseyin Hüsnü’yü de alır.  Mustafa Kemal, anılarında Dr. Hüseyin Hüsnü Bey’i yanında götürmek istemesinin nedenini şöyle anlatır.

“… 24 Temmuz’dan (6 Ağustos 1915) beri devam eden muharebeler beni üç gün ve üç gece uykusuzluğa ve durmadan çalışmaya mecbur etmişti. Adeta hasta bir haldeydim. Zaten üç dört aydan beri Arıburnu cephesinin kanlı muharebeleri beni o kadar yormuş, o kadar zayıf düşürmüştü ki, bu son günlerin yorgunluğu olmasaydı da gene hasta denecek bir halde idim. Bunun için; fakat bundan daha önemli bir sebep için Tümen Baştabibi Hüseyin Hüsnü Bey’i yanıma almak istedim. Bu sebep şuydu: Hüseyin Bey gayet metin, muktedir, vazifesini seven, emsalsiz, gayretli ve takipçi bir askeri doktordur. Pekâlâ tahmin ediyordum ki, Anafartalar Grubu’nda cereyan eden ve edecek olan muharebelerde fevkâlâde yaralılarımız meydanlarda yığılmış ve yığılacaktır. İşte bu kahraman yaralıların hayatını kurtarmak ve onların gösterdikleri kahramanlıklardan pişmanlık duymamaları için fevkâlâde bir sıhhiye başkanına ihtiyacım açıktı. Bu zat da bence Hüseyin Bey olabilirdi. Dolayısıyla Hüseyin Beyi ve bir de o gün şehit olan kahraman yaverim Teğmen Kazım Efendinin yerine bir süvari subayı alarak gece yarısından yarım saat evvel 19. Tümen Karargâhı’ndan Camlı Tekkeye hareket ettim…”

Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı’na gelince Dr. Hüseyin Hüsnü’yü hemen Grup Sıhhiye Baştabibi olarak görevlendirir.

“Yapılacak taarruz sırasında sıhhiye hizmetleri, iaşe ve muhabere bakımından acil tedbirler almak lazımdı. Beraber getirdiğim 19. Tümen Baştabibi Hüseyin Beyi Grup Sıhhiye Başkanlığı ile görevlendirdim. Kendisine gerekli talimatı verip hemen işe başlattım.
 
Mustafa Kemal, 9 Ağustos sabahı Dora İngiliz tümenine saldırır ve İngilizleri Anafartalar’dan geri püskürtür. Bu savaşta Mustafa Kemal bir albay olmasına rağmen 11 tümen ve bir atlı tugaya komuta etmiştir. Conkbayırı’nın geri alınması için saldırıyı bizzat yöneten Mustafa Kemal, askerlerin önüne geçerek sabah 4.30’da kırbacıyla işaret verir. Conkbayırı alınır; düşman karadan ve denizden Conkbayırı’nı top ateşine tutmaktadır. Şarapnel parçalarından biri Mustafa Kemal’in göğsüne çarpar, ancak parça saatine rastladığı için kurtulur.

Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal’in yanında o zaman çalışan subaylar İzzettin Çalışlar, Yüzbaşı Tevfik, Dr. Hüseyin Hüsnü (Öncü), Levazım Yüzbaşı Pertev, Kurmay Yüzbaşı Neşet ve Yüzbaşı Hamit’tir.

Mustafa Kemal Çanakkale’den ayrılırken birlikte çalıştığı subaylara teşekkür mesajı gönderir. Bu mesajda teşekkür ettiği subaylar arasında Dr. Hüseyin Hüsnü’de vardır.

“… Sıhhiye hizmetlerini tam bir düzen içinde yürütmek, sağlamak ve durmadan sıhhiye kurumları yapılmasıyla bulaşıcı hastalığın ortaya çıkmaması hususunda fedakârca hizmetlerini esirgemeyen Grup Baştabibi Hüseyin Bey ile (…) teşekkür ve takdirlerimi özellikle beyan ederim.”

Dr. Hüseyin Hüsnü Bey Doğu Cephesi’nde:

Mustafa Kemal’in kumandanlığını yaptığı 16. Kolordu’nun kurmay başkanı Yarbay İzzeddin Çalışlar, Baştabibiyse yine Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü’(Öncü)dür. Bu sırada 2. Ordu Sağlık Daire Başkanlığı’nı Dr. İbrahim Tali, 2. Ordu Komutanlığı’nı da İzzet Paşa yürütmektedir.

Mustafa Kemal, Madam Corinne’ye yazdığı 6 Mart 1916 tarihli mektupta Dr. Hüseyin Hüsnü’den bahseder. Bu mektupta Dr. Hüseyin’le ilgili satırlar şöyledir.

“Bu satırları yazarken Doktor Hüseyin Bey, yanımda, size ne yazdığımı soruyor ve bunların Matmazel Edithe ait olacak kısımlarını anlamakta ısrar ediyor (…) Doktor, Matmazel Edith için yazdığım cümleyi dinledikten sonra beni yalnız bıraktı.” 

29 Temmuz 1916 günü M. Kemal, Yarbay İzzeddin Çalışlar, Baştabip Hüseyin ve Cevat Abbas, ordu kumandanı İzzet Paşa’yı karşılamak için Azlık Koyu’na giderler. İzzet Paşa’yla Dr. İbrahim Tali (Öngören) birlikte gelirler. İzzet Paşa’nın otomobiline Mustafa Kemal, Dr. Hüseyin ve Dr. İbrahim Tali biner, 16. Kolordu otomobiline ise İzzeddin Çalışlar, İsmet İnönü ve Cevat Abbas binerek 2. Ordu Karargâhı’nın bulunduğu Silvan’a giderler. 1 Haziran 1917 günü Dr. Hüseyin Bey hasta olur ve 2 Haziran’da ameliyat olunca Mustafa Kemal ve İzzeddin Çalışlar onu ziyarete gider. 

Dr. Hüseyin Hüsnü 16.Kolordudaki görevi nedeniyle Mecidi Gümüş İmtiyaz Madalyası ve bir sene kıdem zammıyla taltif edilmiş, İkinci Ordu’daki başarısı nedeniyle Avusturya-Macaristan Fransuva Josef nişanı almıştır.

Dr. Hüseyin Hüsnü’nün Mustafa Kemal’i Pera Palas’ta Ziyaret Etmesi:

Veliahtla Almanya’ya giderken hasta olan Mustafa Kemal, 4 Ocak 1918’de İstanbul’a döner; ancak dönüş yolunda böbreklerinden yine rahatsızlanır. Mustafa Kemal, Pera Palas’ın 101 no’lu odasında ağrılar içinde yatmaya başlar ve bir ay yatağından çıkamaz.
Kendisini muayene eden doktorlar sol böbreğinde kolibasiline bağlı iltihap saptar. Bu sırada arkadaşı Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü (Öncü) onu ziyarete gelir. Bu ziyaret, Mustafa Kemal’in 29 Ocak 1918’de arkadaki Ali Fuat’a (Cebesoy) Mirliva (general) olması nedeniyle yazdığı bir tebrik mektubunda şöyle yer alır.

 “… Burada pek aksi olarak rahatsızlıktan baş alamıyorum. Veliaht hazretleriyle Almanya seyahatine yataktan kalkıp gittim. 20 gün seyahat esnasında bir şey yok, tam avdette trende yeniden hastalandım. Bir aydır gene yataktayım. Bu mektubu, eski arkadaşım ordunuz sıhhiye reisi Hüseyin Bey’in hareketinden bilistifade yazabiliyorum.”

Sivaslı Yarbay Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü (Öncü) 1919 yılında Konya’da bulunan 12. Fırkanın Sıhhiye Reisliğini yapmaya başlar.  Diğer bir görevi de Konya’da Menzil Hastanesi kurmaktır. Dr. Yarbay Hüseyin Hüsnü’nün Konya’da bulunduğu sırada Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal ile haberleşmeleri olur.  Mustafa Kemal Paşa, ona gönderdiği mektubunda Dr. Hüseyin Hüsnü’nün Konya’da Menzil Hastanesini kurmasından dolayı memnun olduğunun ve yakında Ankara’ya geçeceğinin işaretini vermektedir.
Atatürk’ün Dr. Hüseyin Hüsnü’ye yazdığı bu mektupta Atatürk’e ait  ‘’M.K.’’ imzası vardır ve 30.11.35 (1919) tarihini taşımaktadır. Bu mektup aynen şöyledir.

‘’Kardeşim Hüseyin Bey,
Mektubunuzu memnuniyetle aldım. En mü
şkil evanda refakat eden arkadaşların vatan halâsına matuf mesaide dahi bana refik olacaklarından mutmainim. Mesai-yi vatanperveranenizi büyük takdirlerle karşıladım. Yakında size daha yakın bir merkeze geleceğim. O zaman belki görüşürüz. Gözlerinizden öper, temadi-yi afiyetinizi dilerim kardeşim. Mustafa Kemal’’

Opr. Dr. Hüseyin Hüsnü Öncü, Ordu Sağlık Teşkilatının ilk kurucuları arasındadır. Ordu Sağlık dairesindeki bu görevi sırasında üç aylığına Amasya’ya gider. Oradaki ordu lağvedilince Ankara’ya döner. Ordunun taarruz harekâtında Konya’da sıhhiye müfettişi olarak görev yapar. Bu sırada Afyon ve Adana hastanelerini tanzim eder ve yaralıların bakımıyla uğraşır.  Dr. Hüseyin Hüsnü İstiklal Savaşı’ndaki hizmetleri nedeniyle 4159 nolu İstiklal Madalyası ile taltif edilir.
 İstiklal Savaşı sonrası Ankara’da Sıhhiye Dairesinde şube müdürlüğü yapan Dr. Hüseyin Hüsnü 30 Ağustos 1338’de,  terfi tarihi bir yıl önceye alınarak albaylığa terfi eder.  Bir süre Paris’te eğitim gören Dr. Hüseyin Hüsnü yine 30 Ağustos tarihinde tuğgeneralliğe (mirlivalığa) terfi etmiştir.


Dr. Hüseyin Hüsnü Paşa katıldığı bir ziyafet sırasında rahatsızlanarak Cebeci Hastanesi’ne yatar. Sağ böbreği civarında oluşan cerahat ameliyat edilmesine rağmen vücuda yayılması sonucu 16 Mart 1930 günü vefat eder. Cenazesi askeri törenle Cebeci mezarlığına defnedilir. Madalya ve nişanları halen Harbiye’deki Askeri Müze’de teşhir edilmekte olup Ankara’da GATA Tıp Tarihi Müzesi’nde anısını yaşatmak üzere bir köşe kurulmuştur.

Saygılarımızla…