NİĞDE KALESİ YER ALTI YERLEŞİMLERİ

38.Tarihi Türk Evleri haftamızın Niğde kültür gezisi ayağında grubumuza rehberlik eden ve Niğde’nin kadim tarihini bizlere aktaran değerli arkeolog Mustafa Eryaman’ın Niğde Kalesi’nin bulunduğu ve arkeolojik bir sit Alanı olan Alâeddin Tepesi’nin altında bulunan ve henüz ortaya çıkarılmamış yeraltı şehri hakkında yaptığı araştırma ve tespitlerinin yayınlandığı makalesini aşağıda okuyabilirsiniz. Kentsel dönüşüm çalışmalarının devam ettiği günümüzde Alâeddin Tepesi – Kale Mahallesi’nin şehir adına ne kadar önemli bir alan olduğunun anlaşılması için okunması gereken bir yazı.
Niğde’nin tarihi, arkeolojik ve kültürel mirasının korunması için önemli bir çaba sarf eden değerli Mustafa Eryaman dostumuza teşekkürlerimizle.


Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı
Y.Mimar
Uğur Deniz Sökmen

———————————————————————————————————————————————–

Niğde Alâeddin Tepesine Dair

Mustafa ERYAMAN

Giriş

Niğde, Hitit ve Asur ile başlayan Frig, Hellenistik, Roma, Bizans dönemleriyle süregelen (Türk-İslam kültürünü ihya ve inşa eden) Anadolu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet ile zenginleşen tarihi ve kültürel mirası bünyesinde bulundurur. Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan şehirdeki ve çevresindeki Ortaçağ kaleleri ve gözetleme kuleleri açısından da oldukça zengin bir yapıdadır. Şehir savunmaları ve ihyalarında verilecek örneklerin başında ise hiç kuşkusuz kaleler gelmektedir. Bu çalışmamızda, Niğde ilinin en eski dokusunu içinde barındıran halk arasında Niğde Kalesi, literatürde ise Alâeddin Tepesi olarak isimlendirilen kale konu edilmiştir. Anadolu Selçuklu döneminde şekillenen Alâeddin Tepesi (Niğde Kalesi), geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de gizemli hali ve zengin yapısı ile Niğde tarihi ve kültürü adına daima konu olacaktır. Niğde şehir merkezinde en eski yaşam alanı hüviyetindeki kale, şehir düzlüğünü taban aldığımızda şehir seviyesinden ortalama 45 m. yüksekliğinde doğu-batı yönünde uzayan doğal bir tepedir. Bu yüksek ve oldukça geniş tepede pekte bilinmeyen kaya oyma yer altı yerleşimleri eşliğinde tespitini yaptığımız yazıtlı bir kitabe parçası incelenerek bu minvalde makale konusu bütüncül olarak bilim dünyasına sunulacaktır. Niğde merkezini de oluşturan, yöreye özgü volkanik tüf karakterli, yüksekçe kayalık bir alanda şekillenen Niğde Kalesi’nin altında kayaların oyulmasıyla oluşturulan yer altı yerleşimleri birbirine bağlantılı şekilde dehliz ve galerilerden oluşur. Niğde kalesindeki bu yer altı yerleşimleri iki koldan farklı yönlere doğru ilerlemekte olup yapılma gayeleri olası saldırılardan korunma amaçlıdır. Kapadokya bölgesinin bir parçası konumundaki Niğde’de görülmekte olan bu ve benzeri yer altı yerleşimleri bölgedeki diğer yer altı şehirleri ile yapısal ve dönemsel olarak uyum içindedir. Makalemizin konusu da olan yer altı yerleşimlerinin girişleri kapalı olup mekânların ise temiz ve sağlıklı olduğu görülmüştür. Ezcümle Alâeddin Tepesi, içinde yer alan yer altı yerleşimine ve iç kaleye yönelik yeni bulgu ve bilgiler eşliğinde mimari ve teknik açıdan incelenecektir.

Niğde Kalesi Yeraltı Yerleşimleri

2000’li yılların başında bedestenin hemen karşısındaki demir kapılı kaya oyma mekânlardan kale kapısına yakın olanın açık olduğunu görmüştüm. Mesleki bir hisle içeri girmiştim. Girişteki kaya oyma mekânı kapatır şekilde meyve ve sebze kasaları dikkatimi çekmişti. Kasaların arasından içe doğru ilerledim. İçerideki kasaların sahibi olduğunu düşündüğüm bir şahıs bana: “Ne işin var burada? Çık hemen!” dedi. Kendimi ve niyetimi ifade ettikten sonra şahıs, zamanının az olduğunu fazla oyalanmadan ilk galeri ve devamındaki mekânlara hızlıca göz atmama izin vermişti. Yarım yamalak halde gördüğüm bu yerle ilgili ilk izle­ nimim buranın bir yer altı şehri olabileceği yönündeydi (Resim.1).

* Arkeolog, mustafae1yaman511@gmail.com, ORCID0000-0001-9869-0094.

Resim 1: Niğde Kalesi Yer Altı Yerleşimine Girişin Olduğu Demir Kapı

Ta ki 2022 yılının ikinci ayının son günlerinde dönemin İl Kültür ve Turizm  Müdürlüğü beni arayarak bahse konu mekânın kapısının kırıldığını, içeri girenlerin olduğunu, mekân ile alakalı bir bilgimin olup olmadığını sordu. Nihayetinde demir kapısı açık olan mekânda birilerinin olup olmadığını ve vaziyetini, emniyet ve AFAD ekipleriyle birlikte kontrol etmemiz talep edildi. Bu sayede yıllar sonra aynı kaya oyma mekâna tekrardan girmiş, ilk kez gördüğüm yerleşimin tamamını elimden geldiğince belgelemiş oldum. Bu yazıyı hazırlama aşamalarında ise bahse konu yer altı şehrine yönelik daha önceden herhangi bir bilgi ve belgenin olup olmadığı yönünde arşiv çalışmalarına başladım. Konuya ilişkin tesadüf ettiğim ilk yayın 21 Kasım 1961 tarihli ”Niğdenin Sesi” isimli müstakil gazetede Mehmet Zafer Ekici imzalı “Elimizin Altındaki Hazine” başlıklı makalesi olmuştur. Ekici bu makalesinde: “Alâeddin tepesinin güneybatı bölümlerinde; birisi Songur caminin kapı karşında diğeri bir zaman otel olarak kullanılan kale surundan yapılmış binanın alt güneyinde tepeye doğru açılan iki alelade ahır kapısı görmekteyiz. Kapıları açıp içerisine girdiğimiz zaman ağaç dalları misali etrafa yayılan dehlizlerin enteresanlığına kendimizi kaptırmamız mümkündür. Bu dehlizlerin açılış tarihi hakkında pek bilgimiz olmamakla beraber bunun kalenin yapılışı sırasında açılmış olduğu fikri bizim için en akla yakın olur. Dehlizler sık sık odacıklarla kesilmiş ve her odacıktan sonra bazıları kısa olan yeni dehlizler açılmış” demektedir. Ekici: “Dehlizler bazı hallerde kaypak bir inişe müteakip geniş bir odaya açılmakta ki bu odanın üzerinde sular damlamaktadır ve zemin nemlidir. Bu odadan sonraki dehlizler kısa ve çıkmaz hâldedir. Ayrıca kaypak inişte değirmen taşlarından yapılmış 5-6 metre ara ile iki kapı görülmektedir. İçeride kemiklerin bulunuşu bize buranın ölüm hücresi olduğu fikrini vermektedir. Halen ahır olarak kullanılan ilk giriş yerleri. Niğde Belediyesinin aldığı bir karara göre boşalttırılacak ve en kısa zamanda memleketin turistik güzelliğine bir kıymet daha eklenecektir. “demektedir. Ekici’nin detaylı şekilde anlattığı yer altı yerleşiminin ilk dehlizi bizim de ilk girmiş olduğumuz kaya oyma yerleşimine ait dehlizdir. Ana girişten hemen sonra girişin sağında ilk galeriye ulaşılmaktadır. Galeriye açılan tek mekândan oluşan odacıklar vardır. Buradan kısa bir dehlizle ulaşılan ana galeri vardır. Ana galerinin tavan yüksekliği ortalama 2.5m.dir. 23×10 m. ebatlarındaki galeri dikdörtgen planda olup sola doğru genişçe bir ağız vermektedir. Galerinin sağ ve solunda toplamda on adet doğrudan galeriye açılan tek mekândan müteşekkil odacıklar vardır. Ana galerinin sol devamında 2lx8 m. ebatlarında içinde kuyunun da bulunduğu ana oda vardır.

Resim 2: Ana Galeri Devamındaki İlk Ana Oda Ve Sol Köşesindeki Dehlizin Görünüşü

      Ana odanın sol köşesinden başlayan dehliz, ortalama 25 m. devam ettikten sonra 5’er metre aralıkla tırhaz taşları yerinde olan iki adet kapı odasına ulaşılmaktadır. (Resim.3)

Resim 3: Tırhaz Taşları ve  Kurulumları Sağlam Olan Kapılardan İlki

       Kapı odalarının devamında ise 25×8 m. ebatlarında ikinci ana odaya ulaşılır. Ortalama 2.5 m. tavan yüksekliğine sahip odanın sağ ve solunda, 5×3 m. ebatlarında, odaya açılan iki odacık vardır. Ayrıca bu odada ana kayadan oluşturulan iki sütun ile üst örtü taşınmaktadır. (Resim.4).

Resim 4: Kapalı Yunan Haçı Planlı Çifte Sütunlu Oda ve Karşı  Duvarda Devam Eden Dehliz

     Bu odadan ortalama 45 m. uzunluğundaki sonu kapalı dehlize geçilmektedir. Dehlizin içerisi yer yer sularla kaplıdır. (Resim.5)

Resim 5: Su Birikintilerinin Olduğu Dehlizin Görünüşü

Buradan geri çıkılarak ana galeriye oradan da doğu yöndeki dehlizden 2lx8 m. ölçülerindeki diğer ana odaya ulaşılır. Odaya girmeden sağlı sollu tek mekândan oluşan odalar burada da vardır. Odanın doğu duvarının köşelerinde iki dehliz kapısı vardır (Resim.6).

Resim 6: 2. Ana Odanın Köşelerinde Bulunan Dehlizler

Sağdaki I no’lu dehliz, ortalama 25 m. uzunluğunda olup eski Osmanlı otel binası istikametindedir. Bu dehlizin sonu 3x2m. ebatlarında, tavan yüksekliği ortalama 2m. olan içi toprak ile dolgulu odaya bağlanır. Soldaki 2 no’lu dehliz ise ortalama 160 m. uzunluğunda ve kalenin doğu eteklerine uzanır. Bu dehlizin kale güney kapısından Alâeddin camisine giden araç yoluna denk gelen bölümle­ rinde çökmeler ve tahribatlar göze çarpar. (Resim.7)

Resim 7: Tavanından Kaya Kopmalarının Olduğu Dehlizden Görünüş

        Dehliz, Alâeddin camisinin güneydoğusunda ki Konut El6 ismiyle bilinen iki katlı binanın altındaki tonozlu mekandan çıkış vererek (yakın zamanda yıkılan İlyas Ağa Mescidi’nin (15.yy.) bulunduğu İlyas Ağa sokağına bağlanan) eski Altay sokağına açılır. (Resim.8)

Resim 8: Konut El6 İsmiyle Kayıtlı Binanın Genel Görünüşü

İlk tespitlere göre yer altı yerleşiminde iki adet de su kuyusu vardır. Su kuyularına inip çıkmada kullanılan el ve ayak tutamak delikleri vardır. Kuyulardan ilki ağzına kadar toprak dolgulu iken diğeri yarıya kadar dolguludur (Resim.9). Geneli temiz ve tahribat görmemiş yer altı yerleşkesindeki ana galeri duvarında birde kazıma tekniğinde haç motifi vardır. (Resim.10)

Resim 9: Su Kuyusundan Görünüş
Resim 10: Doğu Roma Dönemine Ait Haç

 M.S. 53’teTarsuslu Havari Paulus’un bölgeyi ziyaretiyle hiç şüphesiz Hıristiyanlık Niğde hudutlarını da içine alacak şekilde hızlıca yayılmaya başlar. İmparator Konstantinus’un M.S. 313 senesinde Milano Fermanı’na kadar başta İmparator Nero ve İmparatorlar Traianus, Marcus Aurelius Maxsiminus Thrax, Decius ve Diocletianus dönemlerinde Hıristiyanlara yönelik baskı ve katliamların neticesinde şekillenmeye başlayan yer altı yerleşimleri M.S. 8.yy’da Arap akınlarıyla zirve yapar. Dolayısıyla yukarıda ki genel bilgiler dahilinde Niğde Kalesi yer altı yerleşiminin yapısal hali ve ana galeride bulunan kazıma haç motifiyle birlikte değerlendirdiğimizde M.S. 8.ve 9. yy.’da Doğu Romalı yerel Hıristiyanlarca büyük oranda inşa edildiğini söylemek pekala mümkündür. Mehmet Zafer Ekici’nin Osmanlı döneminde otel binası olarak kullanıldığını ifade ettiği taş binanın altındaki, geçmişte ahır olarak kullanılan, birbirine bağlı iki galeri ve galerilere açılan tek odalı kaya oyma mekanlarda tarafımızca incelenmiş lakin bir dehlize tesadüf edilmemiştir. Şayet var ve ağzı kapalı ise ve de Ekici girmiş ise burası kuvvetle ihtimal yukarıda bahsedilen ve 25 m. uzunluğundaki sonu toprak dolgulu yönü Osmanlı Oteline doğru olan dehlizden geçmiş olmalıdır. Yine Niğde Kalesinin kuzeydoğusunda Rahmaniye Camisi’nin doğu tarafındaki kaya oyma odalardan taş duvar örgülü olanından girişi bulunan ve 2006 yılında iç kale tamiri çalışmalarında içine girdiğimiz dehliz, iç kaleye doğru uzanmaktadır. Yine istasyon caddesinden kaleye ulaşan yol üzerinde yakın zamana kadar var olan Bektaşi Tekkesi’nin hemen karşısındaki konutun içinden girişi olan ve de iç kaleye ulaşan bir dehliz yapısı daha vardır. Dehliz girişinde derinliği ortalama 40 m. olan birde kaya oyma su kuyusu bulunur. Yine Hüseyin Çelik’in, “Siyasetçi Bir Mühendisin Anıları” isimli kitabında bahsettiği; “Alâeddin Cami’nin önünde bulunan Hatıroğlu Çemesinin kuyusunun temizlendiğini duydum. Gidip baktım, kuyunun üstüne büyük bir boy aynası konmuş, kuyunun dibine güneş yansıtılmış. Kuyunun dibinde her şey çok net görünmekteydi. Enkaz bir kovaya dolduruluyor, kova çıkrıkla yukarı çekilirken, kovadan bir parça düşmesi ihtimaline karşı Osman Amca başının üstünde koruyucu bir tahta parçası tutuyordu. Gördüğümde temizlenen kısım 70m. derinlikteydi.” şeklindeki anlatımına bakıldığında Hatıroğlu Çeşmesi’nin hemen yakınında kayaya oyulu oldukça derin bir Selçuklu su kuyusunun olduğu da anlaşılmaktadır.

Niğde Kalesinin farklı yerlerinde karşımıza çıkmakta olan galeriler, yer altı yerleşimleri ve dehlizler; Ekici’nin de belirttiği üzere Kayaardı ve Gümüşler’e ka­ dar uzandığı yönündeki iddia ve görüşlerin ise bilimsellikten uzak olduğu, deh­ lizlerin kale topografyasıyla sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda tanımını yaptığımız yer altı yerleşimi ve diğer dehlizlerin çizimsel anlatımının da faydalı olacağı düşünülmüş, bu minvalde Prof. Dr. Mehmet Özkarcı’nın Niğde’de Tiirk Kültür Varlıkları isimli kitabının 493. sayfasındaki Niğde Kalesi, rölöve planının üzerine denk gelecek şekilde basit çizimler ile yerleştirilmeye çalışılmıştır. (Çizim.l)

Çizim1: Alâeddin Tepesinde Tespiti Yapılan Yer Altı Yerleşimi ve Diğer Dehlizlerin Rölöve Planı Üzerine Çizimi

      Alâeddin tepesinde yer altı yerleşimleri dışında Doğu Roma dönemine ait devşirme diğer bir materyal ise Anadolu Selçuklu eseri olan Alâeddin Camisi (1223) minberinin geçit tavanını oluşturan mermerden yazıtlı mezar taşıdır. Ko­ numuza yönelik tesadüf ettiğimiz diğer bir arşiv belgesi ise Arkeolog Mahmut Akok’ un 1962 yılında kalede yaptığı sondaj raporudur. Raporda Akok, kaledeki gazinonun hemen güneyinde yaptığı kazıda hamam kalıntısından bahsetmektedir. Hamamın cehennemlik kısmının batısında kurnalı yıkanma odalarının olduğunu söyler. Akok’un tespitini yaptığı hamamın Alâeddin Camisi ile birlikte yapılmış olabileceğini düşünebiliriz. Bu bilgiler aynı zamanda Selçuklu döneminden gü­ nümüze kalede yıkılan bir takım binaların olduğuna da bir işarettir. Şöyle ki Saat Kulesinin yer aldığı kale burcunun güney cephe duvarında bezemeli mimari taşların yanı sıra burcun sondan ikinci taş sırasında tespit ettiğimiz devşirme kitabe parçasında nefis bir hat ile Arapça “….eddiyn” yazısı vardır. Eddiyn yazılı taş Alâeddin, Gıyaseddin, Rukneddin, İzzeddin, Nasreddin, vb. gibi kim olduğunu şimdilik bilemediğimiz bir isimden arta kalan parçadır. Kitabe parçasındaki yazının karakterine baktığımızda 12. yy. sonu 13. yy. başına tarihlendirmemiz pekalâ mümkündür. Ayrıca, geçmişte perşembe pazarı civarında Ağa (Ahi) Çeşmesi, Üzümpazarı Çeşmesi yanında İlyas Ağa Çeşmesi, Altay Çeşmesi, İstasyon Caddesi Çeşmesi gibi günümüze ulaşmayan birçok çemenin olduğu da bilinmektedir ki Niğde’de sadece 1900 ile 1906 seneleri arasında yıkılarak kaybettiğimiz Türk abidelerinin sayısı 21’dir (Etem, 1936: 9).

Niğde ili merkezinde yer alan Niğde Kalesi, iç ve dış kale sistemleri ve de kale altı kaya oyma yerleşim mekânları ile Ortaçağ dönemi savunma kültürüne tam bir uyumluluk sağladığını görmekteyiz. Sonuç olarak, yukarıda anlatmaya çalıştığımız Niğde Alâeddin Tepesinde pek de bilinmeyen bu ve benzeri değerlerin yanında esas konumuzu oluşturan yer altı yerleşiminin 1961 yılında Mehmet Zafer Ekici’ nin de belirttiği gibi; bahse konu yer altı yerleşiminin en kısa zamanda memleketin turistik güzelliğine bir kıymet daha eklenmesini bizlerde arzu etmekteyiz.

Kaynakça

Etem, H., (1936). Niğde Klavuzu, İstanbul: Devlet Basımevi,

Çelik, H. (2019). Siyasettçi Bir Mühendisin Anıları, Ankara:Alp Ofset Matbaacılık.

Akok, M. (1962). Niğde Aâeddin Tepe Sondajları Hakkında Ön Rapor,
31.07.1962-Niğde

Özkarcı, M. (2014). Niğde’de Türk Kültür Varlıkları 1-11, Ankara: TTK Yayınları1

Ekici, M. Z. (1961), Niğdenin Sesi Gazetesi, 21 Kasım1961, Niğde.

Eryaman, M. (2012). İtulumaz Dağı, Kilisekayası Keşişhanesi Üzerine Bazı
Düşünceler, I. Uluslararası Niğde Dil, Kültür ve Tarih Sempozyum Kitabı, Nobel Yayınları, Talas, M. (ed.), Niğde.